Sayılar nereden baktığınıza göre size çok farklı hikayeler anlatabilir. Türk sigorta sektöründe her yıl kırılan üretim rekorları diğer herkes gibi benim de hoşuma gidiyor fakat bakış açımı biraz değiştirdiğimde yalancı bir bahar yaşadığımızı fark ediyorum.

Bir ülkedeki sigorta sektörünün gelişimini gösteren en iyi metriklerden birisi sigorta prim üretiminin ülkenin toplam ekonomik büyüklüğü içindeki payıdır. Konuya bu noktadan baktığınızda ekonomik büyüklük, dolar paritesi, dönemsellik gibi bir çok etkiden arındırılmış bir görüntü elde edersiniz.

Türk sigorta sektörünün GSYH içindeki payına baktığımızda son on yılda çok da büyük bir değişim olmadığını görüyoruz. 2012 yılında %1,3 olan bu oran, 2021 yılında %1,5’e çıkmış. Ülkemiz son on yılda önemli badireler atlattı, yirmi yıl öncesine göre ne durumdayız diye soracak olursanız, 2000 yılında da bu oran %1,2’ymiş.

Türk sigorta sektörünün mevcut konumunu kıyaslamak açısından 37 OECD ülkesinin ortalamasına baktığımızda bu oran %9,4, komşu Yunanistan’da %2,5 Meksika’da %2,6 Şili’de ise 3,9. Tahmin edebileceğiniz gibi OECD ülkeleri arasında son sıradayız.

Türk sigorta sektörünün geride bıraktığımız 20 yılda Türkiye’nin ekonomik büyümesinden kendine düşen payı aldığını ancak derinleşme anlamında fazla bir yol kat edemediği anlıyoruz. Yıl sonu üretim rekorlarına dönecek olursak evet sektör büyüyor ancak ne yazık ki gelişmiyor.

2007 yılında üniversitede sigortacılıkla tanıştığımda, bir hocamız Türk sigorta sektörünün gelişme potansiyelinin ne denli yüksek olduğunu anlatmış ve hepimizi heyecanlandırmıştı. Aradan geçen 15 yıl ise bana gelişmek için potansiyelin tek başına yeterli olmadığını öğretmiş oldu.

Ne dersiniz, öğrencilere bir 15 yıl daha Türk sigorta sektörünün gelişme potansiyelini anlatır mıyız?