Sigortacılık kariyerime sektörün köklü şirketlerinden birinde stajyer olarak başladım. İnsan kaynakları ile yaptığım mülakatta ürün geliştirme alanında staj yapmak istediğimi söylediğimde, oldukça şaşırdıklarını hatırlıyorum. Adaylar staj için genellikle UW, reasürans, hasar gibi departmanları tercih ediyorlarmış. Nihayetinde işe başladığımda, şirketin bu alandaki ilk stajyeri olmuştum.
Sigorta sektöründe 10 yıllık ürün yönetimi tecrübesinden sonra İK’nın o günkü şaşkınlığını daha iyi anlıyorum. Sektördeki birçok şirketin ürün geliştirme misyonu ile çalışan ayrı bir departmanı yok, olsa bile bu alandaki istihdam oldukça sınırlı. Öte yandan geleneksel sigorta departmanlarının çok daha geniş bir istihdam kapasitesi var. Dönüp bakınca, diğer adayların tercihleri son derece rasyonel, benimki ise bir miktar romantik görünüyor. Dünyanın en korumacı sektörlerinden birinde ürün geliştirmek, çevirmeli telefondan internete girmeye benziyor.
Sektörün bu konudaki yaklaşımını bütçe dağılımında da görmek mümkün. Türk sigorta sektöründe 2021 yılında Ar-Ge faaliyetleri için harcanan tutar yalnızca 1,4 Milyon TL, bu tutar toplam faaliyet giderinin 100 Binde 7’si. Faaliyet giderleri içindeki en büyük payı alan başlık ne derseniz üretim giderleri diğer adıyla komisyon. Toplam giderlerin %76’sını oluşturuyor. Demek ki sigorta ürün ve hizmetlerini geliştirmek için harcadığımız para, sigorta ürünlerini satmak için harcadığımızın on binde biri bile değil.
Dijital dönüşüm, inovasyon, insurtech gibi havalı sözcükler yıllık faaliyet raporlarının baş köşesini süsleye dursun, sigorta şirketleri bu alanlara yatırım yapma konusunda yeterince hevesli değil. Bütçeler, karşılığı orta-uzun vadede alınabilecek Ar-Ge yatırımları yerine, satışları hemen artıracak alanlara harcanıyor. Bu alanlarda emek veren meslektaşlarımız bana kırılmasın ama sigorta sektöründe Ar-Ge’nin adı var kendi yok.
Ar-Ge olmadığında ne oluyor diye soracak olursanız yanıt: yıkıcı rekabet ortamı. Pazardaki tüm şirketlerin aynı birkaç milyon müşteriyi kazanmak için rekabet ettiği, günün sonunda düşük fiyat – yüksek komisyon denkleminin galip geldiği, uzun vadede hiçbir kazananı olmayan bir oyun. Ürünlerinizi satmak için katlandığınız maliyetin en azından yüzde birini onları geliştirmek için harcamazsanız, tüketicileri fiyata göre tercih yapmaya mahkum bırakırsınız. Damacana su alırken bile ph değerlerine bakan tüketiciler, çoğu zaman sigortalarını hangi şirketten yaptırdıklarını bilmiyorlar.
Bu denklemi değiştirmek yine sektörün elinde. Ürün, hizmet, iş modeli geliştirme alanlarındaki faaliyetler orta – uzun vadeli bir plan kapsamında desteklenirse, pazarın buna karşılık vereceğine inanıyorum. Buradaki kilit faktör ‘sabır’ çünkü Ar-Ge yolculuğunda esas olan denemek, yanılmak ve yeniden denemektir.
Bir Cevap Yazın