Geçtiğimiz günlerde bulunduğum ortamda konu dönüp dolaşıp ekonomiye geldi. Sigortacı olduğumu hatırlayan bir arkadaşım “Kasko şirketleri de amma para kazandı ha!” diye serzenişte bulundu. Katılmadığım fakat sebebini anlayabildiğim bir tepkiydi bu.
İnsanlar, bankalar rekor miktarda kar açıkladığı için sigorta şirketlerinin de benzer bir konumda olduğunu düşünüyorlar. Bu varsayıma son dönemdeki prim artışları da eklendiğinde, insanların aklında fırsatçı bir “sigorta lobisi” imgesi canlanıyor.
Kasko branşında uzun dönem sonra yaşanan olağanüstü teknik zararının nedenlerine girmeyeceğim. Sigorta sektörünün artan özsermaye ihtiyacına da. Benim sormak istediğim, içinden geçtiğimiz bu zor günlerde, sigorta sektörü bu denli büyük bir maliyete katlanırken insanlar neden tam tersini düşünüyor?
Bir dakikalığına sıkıcı konulardan uzaklaşıp tüketici psikolojine bakalım.
Davranışsal ekonominin bize öğrettiği temel bir fenomen var; kayıplar kazançlardan çok daha büyük etkiler yaratır. Buna göre 1.000 TL’lik kaybın acısı, 1.000 TL’lik kazancın mutluluğundan çok daha fazla olacaktır. Öyleyse içinde bulunduğumuz dönemde kasko primleri enflasyon oranında bile artsa insanların buna tepki göstermesi normal. Dahası primler kısa vadede enflasyonun çok üzerinde arttı. 📈
Sigortacılara karşı tepkinin bir diğer nedeni de sigorta okuryazarlığının düşük olması. Son iki yıllık dönemde; araç, yedek parça, işçilik vb. fiyatlar üç kat artmışken, kasko fiyatlarının da benzer bir oranda artması beklenir. Ancak insanların büyük kısmı sigorta primini bir tür vergi olarak algıladığından, sigorta bedeli ile bağlantısını kuramıyor. İnsanlara kasko ürününün çalışma prensibini anlatmak yine sigortacıların işi.
Sigorta sektörü bu süreci daha iyi yönetebilir miydi? Şüphesiz evet. Bu serideki bir diğer yazımda ortalama kasko primlerinin son iki yıldır reel olarak azaldığından bahsetmiştim. Pandemi dolayısıyla düşen hasar frekansı, sigorta şirketlerini daha agresif fiyatlama yapmaya sevk etti. 2021 sonunda yaşanan kur şokundan sonra şirketler hem iki yıl boyunca yaptıkları indirimi, hem de maliyet artışlarını telafi etmek zorunda kaldılar. Yıkıcı fiyat rekabetinin sektörü sürüklediği bir açmaz daha…
Sonuç: Kısa bir periyotta yapılan yüksek zam, tüketicilerin tepkisi ve muhtemelen sigortalılık oranında düşüş. Dahası sektör, teknik sonuçlardaki iyileşme için en iyimser tahmine göre birkaç çeyrek daha beklemek zorunda.
Bu süreçten kendime çıkarttığım iki ders;
1- Önlem almak için geç kaldığınızda çok daha radikal hamleler yapmak zorunda kalabilirsiniz, ancak bu bile hedeflediğiniz sonuca ulaşmanızı garanti etmez.
2- Algıları yönetmek en az finansal tabloları yönetmek kadar önemlidir. Bedel ödüyor olmanız takdir edileceğiniz anlamına gelmez.
Bir Cevap Yazın